Mart 28, 2012

bir sarhoşluk anı..

bazen kadehini kadehine vurup o çınn sesini duymak istersin.. ama ne kadeh olur karşında ne de o kadehi eline alıp seninkiyle tokuşturan.. yalnız başına içersin.. bardaklar boşalır önce ve yavaşça şişeler, onlarda yetmeyince sarhoş olmana, yeni şişeler getirir bakkalın çırağı.. amaçsızca kadehi bir dudaklarına götürürsün bir masaya çarparsın.. oysa dudaklarına değsin istediğin tek şey rakının beyaz rengi değildir.. aslında dudakların da değildir ki önemli olan.. bir sıcaklık sadece, alıştığın bir sözcükle kahkahalar atmak belki yada susmak saatlerce çekinmeden.. herşeyin yokluğunu kapatmak içindir beyazlık.. yalnızlıktan, dünyadan, kararkardan kaçmak içindir.
tekrarlarsın içinden batabildiğin kadar bat.. en dibi görmeden çıkamazsın.. o teselli etmeyince bir ses daha yükselir içinden; sen sahip oldukların değilsin; şartlanmalar, kararlar, küskünlükler değilsin bunlara ihyitacın yok.. o sese inanmak istersin ama kalbin inanır mı? her zaman savunduğun düşünceler yok olur. .

 belkide artık en dipte olduğunu düşünürsün.. hayallerinden kilometrelerce uzak, yalnız, küçük ve olabildiğince dağınık bir odada kendinle en dipte.. hayallerinden ve dolayısıyla kendinden uzak olduğun için, seni anlamaktan çok uzak ama sevdiğin insanlar için, yapmak istediklerini hatta daha da ileri hatta ilerinin ötesine geçip düşüncelerini sorgulayan ve seni ona göre değerlendiren bir ülke için.. dibe vurmanın sınırlarını aşıp en dibe gidersin.. ve artık çıkmanın,oradan çıkmanın bir önemi yok.. artık hiçbirşeyin önemi yok..

Mart 27, 2012

ilk...

Yazı yazmayı bilmeden başladım,tıpkı herşeye başladığım gibi..
Her sıkıldığımda yeni birşeylere başlıyorum.Bu kez yazmak istedim. Bilmiyorum dedim ama yazı yazmanın belirli kurallara sıkıştırılmasına en başından karşıyım. İnsanları tek düzene sokmak için konulan kurallar ve beğenilmeme korkusu yüzünden yazamayan insanlardan olmayı kabul etmeyerek başlıyorum ilk sözcüklerime. Ben yazımı yazayım içimden geldiğince gerisi önemli değil..

Bu sıkıntıyı yazarak atlatmaya karar verdim, çünkü insanların tek tip beyin kullandığı günümüzde tektipleşememeningetirdiği sıkıntıları yaşıyorum.. Hangi sıkıntılar mı?Konuşamıyorum,konuşsam anlaşılamıyorum,dinlesem sıkılıyorum..Sıkıldıkça konuşmaktan kaçıyorum,kaçtıkça yalnızlaşıyorum.
Problem getirmeyen bir yalnızlık bu aslında..Ev arkadaşımla oturup okuldaki sarışın kızın bok rengi ayakkabısı hakkında beş dakika aralıklarla ‘iğrenç’,’evet canım o ne öyle’,’hayatta giymem’,’ıyy kustum resmen’ şeklinde devam eden ve hiçbir yere varmayan bir muhabbeti yapmasam ne kaybederim ki hayattan..

İnsanlarım yok oluyor.. Hayatımda konuşabildiğim yada sabahlara dek susmaktan korkmadan susabildiğim insanlarım yok artık..Tüm dünya konuşuyor.. Tek bir ağızdan,karşısındakinin ne söylediğinden fikri olmadan sürekli konuşuyor.. İğrenç bir cana
var gibi dinlenmeden tükürüklerini saçarak ve dağarcığındaki on beş kelimeden oluşan saçma kelime kombinasyonları ile homurtular çıkartıyor. İğrenerek bakıyorum,kelimelerin sesi öyle yüksek öyle boğuk ki miğdemi bulandırıyor. Ne sus dememe aldırıyor nede arkam dönmeme.. Sadece kendinden,dedikodusu yapılacak insanlardan
başka birşey almayan küçücük beyni ile çrpınarak anlatıyor..Nerede yaşadığından,dünyayı bombok eden bir saçmalık olduğundan habersiz.. Dünya dengesinin bozulmasıyla ölen çiçeklerden bahsederken yapmacık bir yazık diyen o salak sevgilisine her gece bana çiçek alırrmısınn demektenve hergece o çiçekleri öldürüp çöpe atmaktan hiç çekinmiyor..

Ve ben bazen acaba çok mu haksızlık ediyorum diye geçirdiğimde aklımdan sadece bakmam yeterli oluyor.. Bakıyorum onlara ve kapımı kapatıp kendimi korumaya çalışıyorum..
Gürültülerden,bencillikten ve özellikle göremedikleri


aptallıklarından..